bugün

entry'ler (93)

otobüste okunan ilginç mesajlar

ayaktasınız ve yolunuz uzun... sağınızda solunuzda telefonu kurcalayan insanlar var ve can sıkıntısından acaba n'apıyor diye bakarsınız...
bugün gerçekten yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum..
bindim dolmuşa okula gidiyorum ayaktayım direkten tutunuyorum önümde oturan ortalama 65 yaşlarında bir teyze elinde bir telefon. yazdığı mesaj aynen şu şekilde:
" yoldayim. geliyorum. hasanim. erkegim. seni. cok. ozledim. optum. bal. dudaklarından. keske. yanimda. olsan. elini tutsam. haykirsam. seni. sevdigimi. tum dunya duysun istiyorum."

sonra daha başka bir ilginçlik yapamaz derken taslakları açtı ki hiç sormayın... en az 20 tane aşk mesajı tek tek gönderdi hepsini. çok şaşırdım.

yıllar sonra eski sevgilinin seni seviyorum demesi

yüzümdeki sivilcelerin sebebisin. seni hiç affetmeyeceğim ! deyip göndereceğim eski sevgili, eski.

www cancincon com

çin,çinli,çince ile ilgili özgün içerik paylaşmaya çalışan,yeni kurulmuş güzel bir blok denebilir sanırım..

depresifkalem com

ağlamayı unutan gözlerimden dökülen,
nafile gözyaşları bunlar.
çok gerilerde kalmak değil ki sebebim
arkama her yaslandığımda önümde beliren anılar…
izmiri sever gibi,
körfez’de boyozun yanına çay içer gibi sevmiştim
kordon’da imbatı seyreder gibi,
midye dolmanın yanına bira yudumlar gibi
tarifsizdi hissettiklerim
bir süreliğine dinmişti o karabasanlar,
geceleri çığlıklarını duyduğum küçük kızla barışmış,
ruhumu işgale yeltenen o,
tek dişi kalmış canavarla da savaşmıştım…
sıcak kasıp kavururken toprağı,
ben gönlüne aşk tohumları bırakıyordum.
belki hiç tutmayacak,
belki de hasret ateşi kavuracaktı.
ama olsun
hayatımda ilk defa bu kadar seviyordum….
oralarda bi yerdeydin ama göremiyordum
ve bana hayaline sarılmak kalıyordu.
sensiz uyanıp sensiz yatıyordum
yokken yemekler bi hayli tuzsuz,
çaylarım zehir zıkkım tadında oluyordu.
göz kepenklerim hala açık
uykusuzluğumun 7/24 hizmet verdiği
o hüzün ve hasret yüklü geceler ise
bitmek nedir öğrenemiyordu
senli-benli cümleler kuruyorduk hani
kızımız olursa adı gökçe,
evimiz izmir karşıyaka’da,
akşamları iki kadeh rakı biraz peynir ve kavun,
evinin huzur melaikesi, biraz kıskanç,
biraz mahsun, az huysuz ama tatlı kadın
hayallerime sığmayan sendin hani?
hatırlıyormusun
anlam fukarası bestelerin,
kulak tırmalayan güfteleriyle haşrolmuş
ucube notalarına inat;
bir şarkı vardı bizi anlatan
dinledikçe kıskandıtıyordu gülleri,
tılsımlı sesiyle mustafa ceceli
ve o malum şarkı; …..
ama bak ben,
amatem’in kamuya açık alanında
dizlerimin üstüne çökmüş bir haldeyim,
kollarım mosmor, pempe düşlere isyan
ve kulağımda sadist kahkahalardan son esintiler…
nerdesin diye soruyordun ya tanrım:
işte burdayım.
senin çoktan unuttuğun ve unutulduğun yerdeyim.
şimdi artık rahat bırakın gülleri
senin gittiğin gün soldu,
içimde ki tüm limon çiçekleri !..

kızların asla reddedemeyeceği çıkma teklifi şekli

kızların ruhundan ve duygularından en iyi anlayan erkek tipinin edeceği çıkma teklifidir. kraldır eli öpülesi adamdır.
*

anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı

senin ananı daha çok seviyorum, benim için özeldi.

barda filminin gerçek hikayesi

aşağıdaki ifadeler işkenceyi,tacizi ve tecavüzü yaşayanların kendi ifadeleridir

17 saat dayak, elektrik, tecavüz
ve bize bunu yapanlar rahşan affıyla çıktı.!

1997 yılında, 18 yaşındaydım ve ankara;da şapka bar;da şarkı söylüyordum. olayın olduğu apartmana taşınalı henüz 15 gün olmuştu. bir tarafında cumhurbaşkanlığı köşkü, bir tarafında başbakanlık, diğer tarafında dışişleri bakanlığı konutu ve mesut yılmaz;ın evi vardı.

yani dağ başında değildik. ilk dört daire boş, diğerleri doluydu. o gün üniversiteli iki erkek arkadaşım, akşam yemeğe gelecekti. aynı gün mersin;den komşum, 18 yaşındaki a.t.g. bir kız arkadaşıyla ankara;ya gelmiş ve beni arayıp "görüşelim" demişti. onları da yemeğe davet ettim. beraber yemek yedik, eğlenmeye çıktık. gece 2;de eve döndük, hemen uyuduk. sabah 5 civarında gürültüyle uyandık. eli silahlı, yolda yürürken korkup karşı kaldırıma geçeceğiniz korkunçlukta 7 adamla burun buruna geldik. yüzlerinden pislik akıyordu. sonradan öğrendiğimize göre, apartmanın üst katını tutmuşlar. kuruyemiş dağıtımı yaptıklarını söyleyen, aslında barlardan haraç toplayan bir çetenin adamlarıymış.
ellerindeki silahları ve bıçakları gösterip,"napıyorsunuz lan, bizden habersiz karı mı s... burada" diye bağırıyorlardı. aslında amaçları para alıp gitmekti. kızları görünce kalmaya karar verdiler. hepimizi odanın duvarına dizdiler, ellerine geçirdikleriyle dövmeye başladılar. sopayla yorulduklarında tekme atıyorlardı. dövmekten sıkılmışlardı. "elektrik verelim lan bunlara" demeye başladılar. dayaklardan çığlık atacak halimiz kalmamıştı, elektriği yiyince avaz avaz bağırdık. bu da yetmedi. içlerinden biri elindeki bıçakla penisimi kesmek üzereyken, en gençleri ve kötünün iyisi murat gökgöz müdahale etti. beni kurtardı. yine de vücudumun her yeri bıçakla kesildi, hálá izlerini taşıyorum.

bir yandan içiyor ve uyuşturucu alıyorlardı. ilk üç saat çığlığımız hiç dinmedi. "imdat bizi öldürüyorlar" çığlığı attıkça, kahkaha atıp "biz allahız, kimse dokunamaz" diyorlardı. o kadar bağırmıştık ki, nasılsa birileri duyup polisi aramıştır, diye umutlanıyorduk. fakat ne gelen vardı ne de giden. 17 saat boyunca kimse yardımımıza gelmeyince "adamlar haklı, gerçekten bunlara kimse dokunamıyor herhalde" diye düşünmeye başladık. bugün bile aklım ermiyor: o çığlıkları bir allah;ın kulu duymadı mı? kırık kapıdan hiç mi ses çıkmadı dışarı? duyup, polisi aramayanları affedemiyorum.

birkaç saat sonra erkek arkadaşlarımızdan ş.ş, kaçmayı başardı. peşinden silahla gidip, herkesin ortasında onu geri getirdiler. hatta o sırada bir nakliyat kamyonunun şoförü, eli silahlı adamı gördüğünde "naber abi yine mi kurban kesiyorsunuz" diye gülmüş.

hepimizi öldüresiye dövdükten sonra, 18 yaşındaki a.t.g.;yi diğer odaya götürüp tecavüz ettiler. "bakireyim, yalvarırırm beni bırakın" diye ağladı ama dinlemediler. sonra da kocasından yeni boşanmış ve dört yaşında bir kızı olan 23 yaşındaki n.k.;ya tecavüz ettiler. o da, "dört yaşında kızım var, ne olur beni ona bağışlayın" diye yalvardı, dinlemediler.
kızların ikisine de 17 saat boyunca defalarca tecavüz ettiler. yalvarmaları hálá kulaklarımda.

içkileri bitince beni karşıdaki tekel bayiine içki almaya yolladılar.
"polise haber verirsen kızlardan birinin kafasını uçururuz" dediler.

görenler polisi aramadı

dükkándakilerin her yerimin kan revan içinde olduğunu görünce polisi arayacağını düşündüm. adam beni süzdü. "yalvarırım polise haber ver, ne kadar para istersen veririm, senin de çocuğun vardır" dedim. cevap "başımı belaya sokamam" oldu. sonradan öğrendiğime göre, olay ortaya çıktıktan sonra, polisler o adamın kırılmadık yerini bırakmamış.

ağlayarak eve döndüm. zorbalar, "arabaya atıp bir yere götürüp orada mı öldürsek, yoksa öldürüp cesetleri bir yere mi taşısak" tartışması yapıyorlardı. akşam saat 21.00;e yaklaşırken ibrahim ural, en sessizimiz ş.ş;nin kafasına silah dayayıp "yürü" dedi. öldüreceklerini sandım "nereye" diye sordum. ş.ş;yi bırakıp, "sen gel o zaman" dedi.
apartmanın bodrumuna götürdü. "buraya kadarmış, öldürecek" diye düşünürken bana tecavüz etti. tekrar yukarı çıktığımızda, herkese "s... herifi" deyip beni koltuğa fırlattı.

kaçıp polise gittim

sonra yanıma oturdu, tişörtümün içinden göğüslerime doğru elini soktu. o sırada, "bana bir duble rakı verin" diyerek herkesi şoke ettim. bir dikişte içtim, ikincisini istedim. "oh, oh keyiflendi bak, madem şarkıcısın bize şarkı söyle" dediler. istedikleri türkünün iki dizesini mırıldanıp, ingilizce şarkıya geçmiş gibi yaptım. arkadaşlarıma "ı will run away, don;t afraid" (kaçacağım, korkmayın) dedim. kaş, göz işaretiyle "yapma" dediler. üçüncü dubleyi istedim. dört ve beşinci dubleleri kendim aldım. 10 dakikada beş duble içmiştim. tecavüz edip, 17 saat dövüp rahatlamış olmalılar ki, bizimle "memleket nere" muhabbetine geçmişlerdi.
altıncı duble için ayağa kalktığımda saat 23.00 civarıydı. muhabbet koyulaşmıştı. kırık kapıya iyice yanaştım, dışarı çıktım, bardağı bırakıp merdivenlerden aşağı koşmaya başladım. caddeye çıktığımda ilk gördüğüm arabaya kendimi atıp, "gaza bas abi, polise" dedim. karakol 3 dakikalık mesafedeydi. nöbet değişim saatiymiş, olması gerekenden daha fazla polis vardı. beni kan revan içinde görünce donakaldılar. "ne oldu sana"
dediklerinde "sabah 5;ten beri işkence görüyoruz, arkadaşlarım hálá onların elinde, silahlılar" deyince beni de arabaya atıp, çok kalabalık bir grup polisle eve gittik. evin etrafını sardılar ve diğerlerini de kurtardılar.

mahkeme devam ederken, bir araba önümde durdu. daha önce hiç tanımadığım ünlü bir mafya babasının adamları beni arabaya bindirdi. korkmuyordum çünkü başıma gelebilecek en kötü şeyler gelmişti. daha kötüsü ne olabilirdi ki?
mafya babası babacan tavırla bir kadeh viski ikram etti. elime bir telefon tutuşturdu. "öldür dersen, hattın ucunda bekleyenler, size bunları yapan adamların hepsini içeride öldürecek" dedi. bir saat düşündüm. bize biraz daha iyi davranan murat gökgöz hariç hepsinin öldürülmesinden yanaydım.
ikinci saatte, bana tecavüz eden ibrahim ural, en acımasızları murat yıldırım ve murat kandemir;in öldürülmesini düşündüm.

bir türlü karar veremiyor, ağlıyordum. onlar karar vermem için sıkıştırıyordu. birden bu kararı benim veremeyeceğimi, o kadar cani olamayacağımı düşündüm. bize bunu yapanlar insan değildi ama biz insandık.
daha sonra olayı ş.ş;ye anlattım. iyi ki yapmadın, dedi. sonradan öğrendiğimize göre murat gökgöz hariç hepsi içeride tecavüze uğramış.

cinselliğimizi sorguladılar

olay ortaya çıktıktan sonra, ankara;da barlarda şarkı söylediğim için gece fotoğraf çeken bütün fotoğrafçılardan benim sahnede ibne gibi giyinip süslenmiş fotoğraflarımı aradılar. bulamadılar tabii. olaydan sonra en ağırıma giden, en entelektüellerinin bile, "çocuk zaten eşcinselmiş" demesi oldu. herkes manidar şekilde "niye siz" sorgulamasına başladı. bizden öncekilere neden olmuşsa, bize de o yüzden olmuştu. sanıklardan biri, 11 yaşındaki erkek çocuğa tecavüzden sabıkalıydı. çocuk neden tecavüze uğramıştı? olayı manidar şekilde sorgulayan herkesin başına allah aynısını versin. "tecavüze uğrayan sen miydin" dediklerinde bir hafta bunalımdan çıkamazdım. şimdi rahatım. ne yüzümü gizliyorum, ne adımı. utanması gereken ben değil, onlar ve onları hapisten çıkaran politikacılar.

mağdurlar ne halde?

tunç erden yakar

28 yaşında. olaydan sonra ingiltere;ye gitti ve üniversite okudu.
türkiye;de can güvenliği olmadığı gerekçesiyle hollanda vatandaşlığına kabul edildi. şimdi istanbul;da reklam şirketi sahibi.

a.t.g

28 yaşında, küçük bir kasabaya yerleşti. yalnız kalamıyor. her yıl birkaç kez intihara teşebbüs ettiği için yanında sürekli birileri var.

o.y

29 yaşında. olaydan kısa süre sonra büyüdüğü ülkeye, almanya;ya geri döndü.

ş.ş

29 yaşında. tunç erden yakar;ın yardımıyla hollanda;ya yerleşti.

n.k

33 yaşında. kızıyla birlikte, geçmişini kimsenin bilmediği küçük bir kasabada, incik boncuk satarak hayatını kazanıyor. kızının varlığı sayesinde hayatta kalma gücü buluyor.

mesut yar

çok sevdiğim bir haber spikeri. mükemmel bir insan.

kızların yakışıklı erkek görünce verdiği tepki

abi çocuğa baaak aaaay ölürüüüüüm
(nefret ediyorum böyle kızlardan nefrett).

2011 de eurovisiona ajdarı yollamak

eurovision Türkiye'yi kara listeye alır.

iğrenç espriler

-seni cem aradı
-hangi cem?
-Sikicem.

birbirine benzeyen ünlüler

bred pitt - ben.

türklerin çoğuna küfretmek gerekir

bi bok bilmeden konuşmak.

incisözlük ün sonu

incisözlük adminlerin canı sıkıldığında kapatılır sadece. başka türlü hiç bir güç kapatamaz o saçma sözlüğü.

kılıçlar çekildi bu bir düello

kılıçdaroğlunun şarkısı. devamı ise şöyledir:
kılıçlar çekildi bu bir düello
kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak
karanlığın sonunda güneş olacak
geliyor kılıçdar kılıçdaroğlu
yalanın talanın göründü sonu
soruyor kılıçdar kılıçdaroğlu
istanbul sen de bas bağrına o'nu
geliyor kılıçdar kılıçdaroğlu
hem temiz hem dürüst bir insanoğlu
soyulmuş boğulmuş lal olsan bile
bu şehir yeniden gelecek dile
bir değil on değil milyonlar ile
geliyor kılıçdar kılıçdaroğlu
hem temiz hem dürüst bir insanoğlu
sırtından halk değil harami doydu
haykır ey istanbul sebebi neydi
karanlığa bir ışık tutalım haydi
geliyor kılıçdar kılıçdaroğlu
hem temiz hem dürüst bir insanoğlu.

gazi üniversitesi beden

Reisleriyle ün yapmış her önünden geçtiğimde hatta spor kompleksine girdiğimde bile çok değişik bakışlar altında kaldığım bölüm. çok tuhaf olurum hayvan gibi bakışlardan ama tanıdık reis çıktığında kendimi çok rahat hissederim çok farklı bir bölüm ayrıca da torpilin en fazla döndüğü bölüm.

haydar dümen e sorulan yaran sorular

Rumuz: yakisikli
Yasadigim Sehir: Amsterdam

Soru:
Hocam kız arkadaşımla halleniyorduk kızlık zarı bozuldu gelen kan kırmızı değil yeşildi. nedeni nedir anlamadım ?

Cevap:
Oğlum kız arkadaşına çok yüklenmişsin, vıccığı çıkmış. Sana ben bile yardım edemem. Ananın amsterdamına kadar yolun var.

ameliyat çok iyi geçti ama hastayı kaybettik

tıpın yapabileceği tüm müdahaleleri uyguladıklarını fakat hastanın tıbba inat ısrarla ölmek istediğini kibar yolla söyleyen doktordur.

yaran msn iletileri

<kişisel bir ileti girin> ben girmem utanırım :$

facebook ta birbiriyle evli gözüken kızlar

lezbiyen olabilir mi korkusuyla kendisini erkekten uzaklaştıran kızdır ya da kız değildir kadındır.